Pages

Subscribe:

14 Ekim 2012 Pazar

Değişen beden imajları


Çağlar boyu değişen beden imajları, insanı ne güzel, ne de çirkin yapabilir. Önemli olan kişinin aktif bir yaşam ve doğru beslenmeyle beden ve ruh sağlığını koruması, kendisiyle barışık yaşamasıdır.
Kim istemez ki yüzyıllar boyunca hep güzel kalmayı? Çağların beden imajları değişse bile, döneminin en ideal ölçülerine sahip olmasa bile, kendisini her zaman güzel bulmayı kim istemez?
Kulağa ne kadar ütopik gelse de, aslında hiç zor değil. Sadece aktif bir yaşam ve doğru beslenme ile kendi beden imajımızla barışık yaşayabilir, kendimizi dünyanın en güzel insanı hissedebiliriz.
Çünkü herkesin beden imajı farklıdır. Çünkü beden imajı, kişinin kendisini nasıl algıladığıyla değiştiği gibi, modanın etkisiyle tarih boyunca da değişiklik gösterir.
Örneğin mitolojide büyük göğüslü, geniş kalçalı, yumuşak ve büyük karınlı Venüs bereket simgesi iken, tombulluğuyla ünlü Afrodit ideal kadın olarak kabul görmüş.
19. yüzyıla gelindiğinde bir dirhem et, bin ayıbı örterken, 21. yüzyılda bir dirhem et, ayıbın simgesi haline gelmiş.
Oysa ne bir dirhem et ayıbı örter, ne de fazlalığı ayıptır. Önemli olan kişinin kendisini sevmesi, kendisiyle ve bedeniyle barışık yaşaması. Kendimizi ne kadar çok seversek, beden imajımızı da o kadar iyi koruruz.


Beden imajımızı nasıl koruruz?
Yeterince sağlıklı olan vücudumuz, ruh sağlığımızı da etkiler. Sağlıklı bir ruh, hayata olumlu bakmamızı sağlar ve hem kendimizi, hem de imajımızı sevmemize yol açar.
Sağlıklı olmayan bir vücut ise, ruh sağlığını olumsuz etkiler. Hayata olumsuz bakıp, kendimizden ve imajımızdan hoşlanmamamıza neden olur. Bu durumda yükselen stres hormonunun etkisiyle tatlıya, çikolataya saldırırız. Şekerli besinlerin içindeki mineraller sinir sistemimizi yavaş yavaş güçlendirirken, ruhumuz çoktan dış dünyayı terk etmiş, içsel problemlerimize dalmıştır. Minerallerin etkisiyle içsel problemlerimiz çözülür çözülmez beden imajımıza geri döner, ertelediğimiz alışverişlerimiz yeniden canlanır.
Tabii ki bu bir paradokstur. Mutlu olabilmek için bir yandan şekerli besinlere saldırırken, diğer yandan beden imajımızı nasıl koruyabiliriz? Bu paradoksla başa çıkabilmek, yaşadığımız sıkıntıların beden ve ruh sağlığımızı etkilememesi için ne yapabiliriz?
Aslında bu soruların cevabı son derece basit. Aktif bir yaşam ve doğru beslenme sayesinde paradoksun çemberinden sıyrılıp, hem beden sağlığımızı korur hem de beden imajlarımızla barışık yaşarız.
Aydan Atasoy
Beslenme ve Diyet Uzmanı

Diyet yalanları


Sağlıklı ve dengeli beslenmek bazısına öyle zor geliyor ki, diyetin sihirli dünyasına saklanıp, yıllar boyu aldığı kiloları bir ayda vereceğine inanıyor.
Diyet, öyle sihirli bir kelime ki, ağızdan çıkar çıkmaz, hayal dünyasının kapılarını ardına kadar açıyor. Zayıflamak için diyetisyene başvuran pek çok kişi, yıllar boyu aldığı kiloları, bir ayda vermenin hayallerini kuruyor. Hayalden kurulan boy ve ağırlık ölçüleri üzerine, yepyeni vücutlar inşa ediliyor.

Oysa zayıflamak için hayale hiç gerek yok. Sadece kişinin kendi durumunun gerçekten farkında olup, hedeflerini gerçekçi belirlemesi yeterli. Aslında kişilerin yaşam tarzı değişiklikleri ile sağlıklı kilolarını korumaları son derece kolay. Fakat yaşam tarzı değişikliğini zor bulanlar, kısa zamanda katı diyetler uygulayarak hızla zayıflamayı tercih ediyor. Ancak yeterince zayıfladıktan sonra diyeti bırakıp, eski beslenme alışkanlıklarına geri döndüğünde verdiği kilolar teker teker geri dönüyor.
 
Amaç bir an önce zayıflamak 
İşte yaşam tarzını değiştirmek ve dengeli beslenmek yerine, beklentilerini sadece ‘diyet’ kelimesine yükleyenlerin davranış biçimleri…

· İlk görüşmeye gelenler, daha önce diyet denemesi olmadıysa gergin, daha önce diyet yapmışsa daha rahat oluyorlar.
· En zayıf gösteren kıyafetler giyip, diyetisyene gelmeden birkaç gün önce diyete başlıyorlar. Bu dönemde vücutlarından yağ yerine su kaybettiklerini bilmiyorlar.
· İlk görüşmeye yanlarında refakatçiyle gelenler, ikinci görüşmeden itibaren yalnız gelmeyi tercih ediyorlar. Çünkü sakladıkları kaçamak yemeklerin ortaya çıkmasından rahatsız oluyorlar.
· Evde tartılan kişiler, diyetisyenin hassas tartısının ölçümüne göre, evlerindeki tartıyı kontrol ediyorlar.
· Gençler de dahil olmak üzere, hemen her hasta boylarının daha uzun olduğunu düşünüyorlar.
· Hemen hepsi, bir an önce zayıflamak istiyor. Hedeflerini haftada 5 kg vermek olarak belirliyor. Pazarlığa girip, ayda 10 kilo vermek üzerine anlaşmak istiyor.
· Diyetle lokal zayıflamak istiyorlar. Örneğin sadece basenden verip, göğüs ölçüsü değişmesin isteyenler o kadar çok ki!
· Bazıları iddia üzerine zayıflamak istiyor. Hanımlar, eşlerinden araba, mücevher gibi eşyalar karşılığında iddiaya girerek zayıflamayı kabul ediyor.
· Büyük çoğunluk hedef kiloyu, sağlıklı kilonun çok altında belirliyor. Her ne kadar beden kitle endeksi kullanılsa da, vücudundaki bütün yağı atmak istiyorlar.
· Günlük yiyecek miktarlarını belirtirken, sorulmazsa öğün aralarındaki cips, çikolata gibi abur cuburlardan hiç bahsetmiyorlar.
· Öğleden sonra tükettikleri 1 dilim pasta veya 2 dilim börek gibi yiyeceklerin, yemedikleri öğlen yemeğine eşit olduğunu düşünüyorlar.
· Zayıflamak için başvuran büyük çoğunluğu, çocuklarının abur cuburlarından atıştırıyor ve bunları hiç belirtmiyor.
· 40 yaşın üzerindeki kadınlar, kilo verince vücutlarında hemen sarkmalar olacağından korkuyorlar.
· Verilen diyet listeleri her zaman evde, işyerinde başkaları tarafından okunup, inceleniyor ve yiyecekler fazla bulunup, mutlaka önerilerde bulunuyorlar.
· Sıvı yağların enerjisiz olduğu düşünülüp, bol zeytinyağlı sebze yemeği tüketiliyor.
· Diyet ürünlerini sınırsız tüketerek, gereğinden fazla kalori alıyorlar.
· Haftada bir gün yapılan uzun yürüyüşlerin yeterli olduğunu düşünüyorlar.
· Kadınlar, menopoz veya sigara bırakma öncesinde diyet yapmak istiyorlar.
· Diyete genellikle bahar aylarında başlanıyor ve tatil döneminde sürdürmek istemiyorlar.
· Gençlerin anne babaları diyetten memnun olsa da, anneanne ve babaanneler çok mutsuz olup, torunlarına diyet yapmamaları için baskı uyguluyorlar.
· Psikolojik açıdan kendisini iyi hissedenler, diyette daha başarılı oluyorlar.
· Doktor tavsiyesi ile diyet tedavisine başlayanlar, kan bulguları düzelince tedaviyi yarım bırakmak istiyorlar.
· Sosyal yaşamı yoğun olanlar, diyet yapmakta zorlanabiliyor.
Aydan Atasoy
Beslenme ve Diyet Uzmanı

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız